SAĞLIKLI YAŞAMA HAKKI !


20 Aralık 2005 tarihinde tüm kurumlarda uygulanmaya başlanan Bütçe Uygulama Talimatı'nın bazı hükümlerinin her kurum tarafından farklı yorumlanması nedeniyle istenilen tek tip uygulama tam anlamı ile hayata geçirilemedi.Eczanelerimizde reçete karşılarken bu konuların açıklığba kavuşturulmaması nedeniyle kaygılar yaşıyor, tüm bu olumsuzluklara karşın sağlık hizmetini sürdürüyoruz.

Uzun zamandır gündemimizi meşgul eden;

* 6197 sayılı yasanın güncellemesinin mesleğimize neler getireceği,

* Ziraat Bankası ile geri ödemeler için yapılacak anlaşmanın eczanelere nasıl yansıyacağı,

* Aile Hekimliği ve Genel Sağlık Sigortası uygulamalarının ülke insanına ve eczacılığa neleri kazandırıp neleri kaybettireceğini kestirmeye çalışıyoruz.Tüm bu konularla ilgili olarak kurum ve kuruluşlarla görüşüyor,ortak aklı oluşturmaya çalışıyoruz.

Ancak içinde bulunduğumuz süreçte bizi meşgul eden diğer önemli konular ise ;

*Yatan hasta reçetelerinin tamamının hastane eczanesinden karşılanması için ihale yasasında yapılacak değişiklik,

*Devlet hastanelerine ödenecek tedavi gideri bedellerin silinmesi,

*Teşhis karmaşası,kesintiler ve ödemeler konusu gündemimizi oluşturuyor.

Büyük ya da küçük ölçekli sağlıkla ilgili tüm konularda farklı görüşler ortaya atılıyor,ancak sağlığın finansmanından hiç bahsedilmiyor.

Sağlık meslek örgütlerinde devletin sağlık alanından kademeli olarak çekilebileceği yüksek sesle konuşuluyor.Oysa sosyal devletin olmazsa olmaz kurallarından en önemlisi olan “her bireye eşit eğitim ve sağlık hizmeti sunması” bu süreçte göz ardı ediliyor.

İşte tam burada;

2006 yılının Ocak ayında ve Avrupa Birliği'ne girme yolundaki ülkemizden içimizi acıtan iki manzara televizyon ekranlarına yansıyor.

Birinci olay, Van'da yaşanıyor.Baba hastaneye olan borcu nedeniyle çocuğunun tedavisini geciktiriyor ve aile evladını kaybediyor.Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli gerçek de, o evde yaşayan hiç kimsenin ilköğretim dahil eğitim alamadığı ve hiçbir sosyal güvencelerinin olmadığı !

İkinci olay ise, Bolu'da yaşanıyor.Sosyal güvencesi olmayan ve seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlayan baba, hasta olan çocuğunun tedavisi için sosyal yardım vakfından yardım talep ediyor. 50 YTL'lik yardımın yapılması için bir okulun yüzlerce metrekarelik bahçesindeki karların temizlenmesi isteniyor.Çocuğunun tedavisini yaptırabilmek için çaresiz baba ise işe koyuluyor.Ne acıdır ki bildiğimiz bu iki olayda ve bilemediğimiz onlarcasında ateş sadece düştüğü yeri yakıyor…

ülkemizde hükümetler değişiyor,hükümetleri oluşturan siyasi partiler değişiyor.Ancak değişmeyen tek şey sağlığa ayrılan payın yetersizliği .Sağlık harcamalarının karşılanması için çözümsüzlük ise yıllardır sürüp gidiyor.

Tam da bu günlerde siyasi parti liderlerinin mal varlıkları,servet beyanları yazılı ve görsel basında gündemin birinci sırasını oluşturuyor.

Onlar ne zaman farkına varırlar bilinmez ama,bizler çok iyi biliyoruz ki sağlık en önemli servettir ve değeri kaybedildiğinde anlaşılır…

Saygılarımla,

Tuncay SAYILKAN